PSİKOLOJİDE KRİZ KAVRAMI
İyi, bir aile yaşantınız, başarılı bir kariyeriniz, kendinize yetecek bir geliriniz, sosyal çevreniz, sağlıklı ilişkileriniz vardır. Hayatta her şey yolunda gibidir. Ufak tefek gündelik telaşlarınız, işle ilgili problemleriniz, kışın nezle grip olma gibi sorunlarınız dışında bir derdiniz oktur. Bunlarla da baş edebildiğinizi güçlü iletişim becerileriniz, ruhsal dayanıklılığınız olduğunu düşünürsünüz. Ve birden hayatınıza bir bomba düşer; bu gerçek bir bombalı saldırıdan bir yakınınıza veya size konulan hastalık teşhisine kadar her şey olabilir. Doktorun söylediği bir cümle, polis karakolundan yapılan bir arama, bir kaza, çok sevilen birinin veda bile edemeden aramızdan ayrılışı, çok sevdiğiniz eşinizle ilişkinizin o kadar da iyi olmadığını anlamanıza yol açan durumlar, adli veya yasal sorunlar, maddi kayıplar, işinizi kaybetme, televizyondan alınan bir haber ve daha bir sürü şey hayatınıza düşen bir bomba etkisi yaratabilir.
İşte kriz dediğimiz kavram tam da bu noktaya verilen isimdir. Yaşamın doğal akışı içinde beklenmedik zaman ve biçimde tezahür eden yaşam olaylarıyla karşılaşan kişinin yaşayabileceği kaotik duruma kriz adı verilir. Kriz, bireyin daha önce karşılaştığı durumlarla baş etmede başarılı olduğu problem çözme becerilerinin artık etkili olmadığı geçici bir organizasyonsuzluk, kötülük durumudur. Kriz durumunda kişi çok çabuk doğru bir şey yapmak gerektiğini hissetmesine rağmen ne yapacağını bilememe durumunu yaşar. Diğer bir ifade ile de var olan dengenin bozulduğu durumdur. Denge ne kadar şiddetli bozulursa yeni dengenin kurulması da o oranda uzun olur. Herkesin bir gün bir yerde yaşayacağı kriz durumunda ilk saatler ve ilk birkaç gün en zor zamandır.
Elbette ki acılar, kayıplar yaşamın ayrılmaz bir parçasıdır. İnsan bunlarla karşılaştığı zaman sarsılır ama çoğu kez uyum becerisi onun yeni duruma adaptasyonunu sağlar. Yapısal faktörler, psikolojik gelişimin kazandırdıkları, daha önceki yaşam deneyimleri, sosyal destekler yaşamın acı, olumsuz olayları ile baş etmemize yardımcıdır. Yaşam olaylarının alışılmadık şiddeti ya da bireysel deneyim eksiklikleri gibi bazı durumlarda karşılaşılan sorun kişinin çözüm yeteneklerini aşar. Alışılagelmiş çözüm yolları işe yaramaz gibi görünür. Yaşamında süregiden bir alt üst olma hali başlar. İşin içinden çıkamaz olmuştur. Sorunlar bir kısır döngü yumağı almış izlenimi vermektedir. Çaresizlik, korku, tükenmişlik, karamsarlık hakim olan duygu ve düşüncelerdir. İşte durum bu hale geldiği zaman “kriz” olarak adlandırılır.
Krizde başa çıkmakta zorlanılan bir yaşam olayı vardır. Ruhsal belirtiler olabilir. Ancak bu durum her zaman bir ruh hastalığı değildir. Tanı koyduracak düzeyde psikopatolojik bulgu olmayabilir. Bununla birlikte süregiden ve çözülemeyen kriz ruh sağlığını bozar ve bir psikiyatrik bozukluğu tetikleyebilir. İnsan bedensel ve ruhsal olarak denge halinde varlığını sürdürür. İçsel ya da çevresel bu dengeyi bozacak her bir faktör stresör olarak adlandırılır. Organizma genetik ya da edinsel kazandığı uyum yeteneği ile bu stresörler ile başa çıkmaya çalışır. Psikolojik kriz, insanların çevresel ya da sosyal faktörler karşısında başa çıkmakta zorlanmaları ve sınırlı bir sürede ortaya çıkan denge bozukluğu halidir.
Psikolojik krizin ortaya çıkmasında kişinin yapısal eksiklikleri, psikolojik gelişim sürecinde aldığı yaralar, krize neden olan çevresel faktörün özelliği ve alışılagelmiş sosyal destek sistemlerinin niceliği ayrı ayrı rol oynarlar. Bireyin benzer yaşam olayları ile daha önce karşılaşmış olması, çözüme ilişkin deneyimler tecrübe kazandırır. Alışılagelmiş sosyal destek sistemlerine ulaşamamak (örneğin aile, akraba desteğinin eksikliği) krize neden olan olayla baş etmede güçlük yaratabilir. Göç, askerlik buna örnek verilebilir.
Krizdeki kişi nasıl çözebileceğini bilemediği sorunlar karşısında yoğun bir kaygı içerisindedir. Anksiyete, çökkünlük, gerginlik, çaresizlik, suçluluk, öfke buna eşlik eder. Kriz devam eder ve bir çözüme ulaşılmazsa kendisine ve çevresine agresif, zarar verici davranışlarda bulunabilir.
Psikiyatrik bir krizin tipik evreleri:
- Şok
Birey beklenmedik bir yaşam olayı ile karşılaşmıştır. Homeostazis (iç denge) bozulmuştur. Çözüm bekleyen bir problem ya da hazır olmadığı bir kayıp mevcuttur. - Alışılagelmiş problem çözme tekniklerinin kullanılması
Birey homeostazisi yeniden sağlamak üzere bilgi, görgü ve yetenekleri ile o güne kadar edindiği yöntemleri kullanarak problemi çözmeye çalışır. Başarısızlık gerginliğini artırır. - Yeni problem çözme tekniklerinin kullanılması
- Problemin yeniden tanımlanması
- Beklentilerin yeniden tanımlanması
Gerginlik çok artmıştır. Bulduğu bütün kaynakları kullanarak problemi çözmeye çalışır. Problemi yeniden tanımlar, yeni çözüm yolları arar, gereğinde problemin çözümüne ilişkin beklentilerini yeniden belirleyerek çözüm yollarını kolaylaştırmaya çalışır. - Dağılma
Bu döneme kadar problemin çözümünde tatminkar bir başarı sağlanamamışsa emosyonel bir yıkım başlar. Birey uygun olmayan çözüm yollarına başvurabilir. İşlevselliği bozulur. Psikiyatrik bozukluklar tetiklenebilir.
Dağılma evresinden önce krizin çözümlenmesi bireye yeni yöntemler geliştirmesini ve kullanmasını sağlamıştır. Bu bir açıdan kişilik gelişimi için fırsat olarak tanımlanabilir. Her kriz büyümek, gelişmek ve değişmek için bir fırsattır. Sağlıklı çözüm yollarına ulaşmak kişiyi gelişiime ve büyümeye götürür. Başarıyla atlattığımız her krizin sonrasında öncesinden daha olgun, daha dingin bir kişi oluruz.
Bununla birlikte olumsuz seyreden bir süreç ardından bir ruhsal bozukluğa yakalanabilme riskini de taşır. Psikolojik krizler iyi ya da kötü sonuçlansın ortalama 5 haftalık bir süre olarak tanımlanmışlardır. Bu süre içerisinde uygun müdahale krizin olumsuz sonuçlarını önleyebileceği gibi bireyin yeni çözüm yolları bulabilmesine destek sağlamak onun ruhsal organizasyonunun gelişmesine yardımcı olacak, gelecekte de işlevsel çözüm yolları yaratabilmesi için uygun deneyimler kazandıracaktır.
Krize müdahale, stesör olayın etkisi ile yetersiz kalan psikolojik ve sosyal becerileri, uyum güçlüklerini, emosyonel dalgalanmaları en aza indirecektir. Krize müdahalede temel kural paylaşmak ve destek olmaktır. Krize müdahale genel olarak tıbbi tedavi süreci değildir. Kişinin stresör karşısındaki çaresizliğini dinlemek, paylaşmak, çözüm yollarını tartışmak, işlevsel yeni çözüm yolları bulmasında ona destek olmaktır. Tıbbi ve psikolojik bir müdahale olmadığı için bu müdahaleyi herkes yapabilir. Hatta psikososyal krizlerde müdahale önceliği kişinin doğal destek sistemleri olan aile, arkadaş, öğretmen, amir gibi sosyal çevresindedir. Kişinin yakın olduğu, kendisini rahat hissedeceği ve saygı duyduğu kişilerin müdahalesi çoğu zaman işe yarar. Ancak kişinin sosyal çevresinden uzak olması veya olay nedeniyle uzak düşmesi, bazı durumlarda yargılanma, ayıplanma veya onları da üzme kaygıları nedeniyle yakınlarına açılamaması kişinin sosyal destekten mahrum kalmasına yol açabilir. Veya olayın şiddeti, hazırlıksız olunması gibi nedenlerle sosyal desteğin yetersiz kalması, kişinin olay öncesinde ruhsal rahatsızlığı olması, madde ve alkole yönelmesi, kendisine ve/veya çevresine zarar verici davranışları olması gibi durumlarda profesyonel yardım kaçınılmaz olmaktadır. Böyle durumlarda bir uzmandan yardım almak her krizin içinde saklı olan büyüme ve gelişme fırsatını ıskalamanıza, geri dönüşü olmayan hatalar yapmanıza (kendinize zarar vermek gibi) ve alınacak yaraların daha derin olmasına engel olacaktır.